bolu satılık daire ve mahşer bilgileri78

 bolu satılık daire


bolu satılık daire ve mahşer bilgileri78 bugün bolu satılık daire yazılarını yazdı ve bolu satılık daire diyorki Ölüm yaklaşınca aklı başına gelmiş, hatta itibarı birneb^ç^ mişti. Bunun kıymetini sayfada kötü görünecek sudan bahaneiejj^ mak istemiyordu.Boulder’da saygın bir yerim olabilirdi,” dedi yavaşça. suz kalmış ve bitkin olmasaydı bu düşünce onu ağlatabilirdi. Say| duran düzensiz harflere baktı ve gözlerini Colt’a çevirdi. Anidenij^ bitmesini istedi ve hayatına en gerçek, en basit şekilde son veıtbjj yollarını düşünmeye çalıştı. Aklından geçenleri kâğıda dökerek on bir, belki on yıl sonra bulacak kişiye bırakmak o an hayatınıen amacı oldu.Kalemi eline aldı. Düşündü. Yazmaya başladı:
Sebep olduğum tüm yıkıcı eylemler için özür diliyon ama hepsini özgür irademle yaptığımı inkâr etmiyorum. 01ı da yaptığım ödevlerde ismimi hep Harold Emery Lauderolar yazardım, yazdıklarımı da -değersiz yazılardı- aynı jelil imzalardım. Tanrı yardımcim olsun, ismimi bir seferinde ahırın çatısına bir metre boyunda kocaman harflerle yaıd Bu yazıyı bana Boulder’da verilen isimle imzalamak istiyon O zaman kabul etmemiştim ama şimdi sahipleniyorum.
Aklım başımda öleceğim.
AJtına özenle imzasını attı: Hawk.
Permacover defteri, Triumph’ın çantasına koydu. Kalemiıı taktı ve cebine iliştirdi. Colt’un namlusunu ağzına soktu ve ma züne baktı. Aklına çocukken oynadıkları bir oyun geldi. Digeı onunla hep alay ederdi, çünkü Harold yapmaya bir türlü cesaret' Arka yollardan birinde bir kum çukuru vardı; yolun kenarıaâ
Mahşer
Harold haricindeki bütün çocuklar bunu yapardı. Harold yolun Icenanna kadar gidip, tıpkı diğerleri gibi, bir... iki... üç.' diye sayar ama tılsım hiç işe yaramazdı. Kök salmış gibi olduğu yerde kalırdı. Allamaya bir türlü cesaret edemezdi. Diğerleri bazen onu kovalar. Korkak Harold, diye bağırarak peşinden koşardı.
Bir kerecik atlayabilseydim... sadece bir kez yapabilseydim... şimdi burada olmayabilirdim, diye düşündü. Eh, sonuncu hepsine bedeldir.
Bir... İki... ÜÇ!
Tetiği çekti.
Tabanca patladı.
Harold sarsıldı.
65. BÖLÜM
Las Vegas’ın kuzeyinde Emigrant Vadisi’nde, o gece, yabani arazide küçük bir ateş yanıyordu. Randall Flagg ateşin başında oturmuş, dalgınca küçük bir tavşanı pişiriyordu. Eti, şiş olduğunu düşündüğüm bir şeye geçirmiş, cızırdayıp ateşe yağ damlatmasını izliyordu. Hafif esinti, etin kokusunu çöle taşımış, kokuyu alan kurtlar ise gelmeye başlamıştı. Ateşin biraz ötesinde oturmuş, neredeyse dolunay halindeki aya ve pişen etin kokusuna uluyorlardı. Flagg ara sıra onlara gözucuyla bakıyor, iki üç tanesi şiddetli bir kavgaya tutuşuyor, en güçsüzleri yok edilene dek ısırıp parçalıyorlardı. Sonra geri kalanlar burunlarını kızıl aya çevirip tekrar ulumaya başlıyordu.
Ama kurtlar artık onu sıkıyordu.
Üstünde yine kot pantolonu, yıpranmış kovboy çizmeleri ve göğüs ceplerinde iki iğnenin takılı olduğu kuzu derisinden kabanı vardı; gülen surat ve DOMUZUNUZ NASIL? Gece rüzgârı yakasını yalayıp geçiyordu. Gidişattan hiç memnun değildi.
Rüzgârda bir uğursuzluk, terk edilmiş bir ahırın çatı katında kanat Ç'Tan yarasalar gibi kötücül haberler vardı. Yaşlı kadın ölmüş, Flagg önce
10.15
bunun iyi bir gelişme olduğunu düşünmüştü. Her şeye rağmen . : kuyordu. İhtiyar ölmüş, Flagg de Dayna Jurgens’e kadının öldüğünü söylemişti... ama bu doğru muydu? Artık o kadar
Ölmeden önce konuşmuş muydu? Konuşluysa ne söylemişti-, Ne planlıyorlardı?
Bir nevi üçüncü göz geliştirmişti. Havada yükselme yeteneğ,
di; sahip olduğu, kabullendiği ama tam olarak anlamadığı bir
5«ydi,(,
gönderip... neredeyse her seferinde görebiliyordu. Ama bazen li bir şekilde kör oluyordu. Yaşlı kadının ölüm döşeğinde kuyruk tüyleri hâlâ Harold ve Nadine’in küçük sürprizi sayesinde halde başında toplandıklarını görmüştü ama sonra görüntü kaj||L' kendini yine uyku tulumuna sarılmış halde çölde yatarak yıldızhj^ sandalyesinde oturan Cassiopeia’ya bakar ve hiçbir şey görmez bulmuştu. İçinde bir ses konuşmuştu: Öldü. Konulmasını bekledikr^ bir şey diyemeden öldü.
Ama artık bu sese güvenmiyordu.
Bir de casus meselesi vardı.
Yargıcın kafası uçmuştu.
Kız son anda ondan kurtulmuştu. Ve biliyordu, kahretsin! BIkö
Kurtlara öfkeli bir bakış fırlattı ve neredeyse altı tanesi hışımla ga etmeye başladı. Kumaş yırtılmasına benzer sesler çıkararak valışe lu bir yumak haline geldiler.
Sakladıkları bütün sırları biliyordu... üçüncü biri vardı. Pekit Defalarca gözle görmeyi denemiş, ama tek görebildiği, ayın gizem talca yüzeyiydi. A-Y; ay böyle yazılır.
Üçüncü casus kimdi?
Kız elinden nasıl kurtulmayı başarmıştı? Flagg gafil avlanoıı de bluzdan kopan bir parça kumaşla öylece kalakalmıştı, Sj bıçaktan haberi vardı, o kısım çocuk oyuncağıydı ama camdanatlaj hesap edememişti. Bir de hiç tereddüt etmeden, soğukkanlı bif canına kıyışı vardı. Birkaç saniye içinde ölüp gitmişti.
Düşünceleri, karanlıktaki sansarlar gibi birbirini kovalıyosi İşler tam istediği gibi gitmiyor ve bu durum onu tedirgin
Mahşer
Kusursuzca hareket etmişti. Tıpkı kurmalı oyuncaklar gibi. Oraya git. Buraya git. Onu yap. Bunu yap. Ama bomba sadece iki kişiyi saf dışı etmişti, tüm o planlar, onca çaba, ölmek üzere olan kara köpeğin dönüşüyle mahvolmuştu. Ve sonra... Harold’dan kurtulduğu sırada... Nadine’i öldürmeye çalışmıştı! Düşününce hâlâ o şaşkınlıkla karışık öfkeyi hissediyordu. Ve budala kan, ağzı bir karış açık halde oracıkta kalakalmış, onu öldürmesini beklemişti. Öldürülmeyi istermiş gibi. Peki Nadine ölürse bundan en büyük zararı kim görecekti?
Oğlundan başka kim?
Tavşan pişmişti. Şişten sıyırıp teneke tabağa koydu.
“Hadi bakalım denizciler, yumulun!”
Yüksek sesle güldü. Hiç denizci olmuş muydu? Galiba bir kere. Ama kesinlikle Parris Adası türünden. Boo Dinkvvay adında özürlü bir çocuk vardı. Birlikte...
Neydi?
Kaşlarını çatarak tabağına baktı. Minderli sopalarla Boo’yu dövmüşler miydi? Bir şekilde asarak öldürmüşler miydi? Gazla ilgili bir şeyler hatırlıyor gibiydi. Ama neydi?
Aniden hiddetlendi. Az daha yeni pişmiş yemeğini ateşe fırlatacaktı. Bunu hatırlayabilmesi gerekiyordu!
“Yumulun beyler,” diye fısıldadı ama bu kez anılara doğru yolculuğa başlayamadı bile.
Kendini kaybediyordu. Bir zamanlar altmışlı, yetmişli, seksenli yıllara bir adamın kararan bir odaya inen iki kat merdivene bakması gibi bakabilirdi. Oysa şimdi sadece süpergripten sonra olanları net bir şekilde hatırlayabiliyordu. Daha ötesi sadece ara sıra azıcık aralanıp ona bir anlığına gizemli bir nesneyi veya bir anıyı (mesela Boo Dinkway... böyle biri gerçekten varsa elbette) gösterip hemen ardından tekrar kararan bir sis bulutu gibiydi.
Doğru hatırladığından emin olduğu en eski anısı 51. Karayolu üzerinden Kit Bradenton’ın yaşadığı yer olan Mountain kentine yürümesiydi.
Doğumu. Yeniden doğuşu.
Artık tam olarak bir insan değildi, gerçi daha önce olup olmadığı da meçhuldü. Her seferinde bir katı soyulan soğan gibiydi; organize düşünce, hafıza, hatta muhtemelen irade... daha önce olduğu varsayılırsa elbette.
Tavşanı yemeye başladı.
Bir keresinde, bundan oldukça emindi, işler hurda demir bakır plastik fiyatları ters gitmeye hızla solup yok olmuştu. Ama bu kez olmayacaktı. Bu onun mekânıydı ve kendini burada gösterecekti. Üçüncü casusuhenüzbm^j^'' olmasının veya Harold’ın son anda kontrolünden çıkıp onavaaiç^ olan gelinini, oğlunun annesini öldürmeye kalkmasının biröneıtıj^ O tuhaf adam. Çöpçü Adam, çölde bir yerlerde, baş belası^^ kaynağı Özgür Bölge’yi dünya üzerinden silecek silahların izini sjj, du. Göz’ü, Çöpçü Adam’ı takip edemiyordu ve Flagg, onun bazı yöı,| kendisinden bile garip olduğunu düşünüyordu; barut, napalm, di kumu kokularını alıp eliyle koymuş gibi bulan bir tür av
Ulusal Koruma jetleri, kanatlarının altında AGM-45’lerlebiraj de uçmaya hazır olacaktı. Gelininin hamileliği kesinleşince, doğyyj caklardı.
Basketbol topuna benzeyen aya dalgınca bakarak gülümsedi, Bir başka ihtimal daha vardı. Göz’ün ona zamanla göstereceği şündü. Oraya bir karga, bir kurt ya da bir peygamberdevesi-çöldeki arasına dikkatle gizlenmiş bir havalandırma kapağından içeri siizü cek kadar küçük bir böcek- şeklinde gidebilirdi. Karanlık bonılaıi sice ilerleyecek ve nihayet bir havalandırma ızgarasından içeri gireo Yeraltındaydı. Sınırın Kaliforniya tarafına geçer geçmez, İçeride sıra sıra deney tüpü vardı. Her biri özenle etiketlennıiı per kolera, süper şarbon, yeni ve gelişmiş bir tür frengi; hepsi de sii bi neredeyse evrensel bir ölümcüllükte kılan değişken-antijen ka esasına dayalıydı. Burada yüzlercesi vardı; Life Savers reklam söylendiği gibi, çeşitli tatlarda.
Suyuna biraz katmaya ne dersin Özgür Bölge?bolu satılık daire sundu..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder