hurda demir bakır plastik fiyatları ve mahşer bilgilerii34

 bolu satılık daire


hurda demir bakır plastik fiyatları ve mahşer bilgilerii34 sizleren en güzel bilgileri bugün ggggg  yadı ve hurda demir bakır plastik fiyatları diyorki “Bize gösterdiği son silah, şu yangın başlatan fitillerdendiBi fosfor fışkırtıyor. Sonra boyutuna bağlı olarak yarım saat ila kırkı arası bir süre sonra alev alıyor. Tamam mı? Anladın, değilmi?B aletten bir anda alevler çıkıverdi. Küçüktü ama çok yoğundu.” “Evet.”
“Her neyse, Çöpçü salyaları akarak bize bunu hevesle gös Freddy Campanari, ‘Ateşle oynayanlar gece yatağını ıslatırmış dedi. Sonra Steve Tobin, onu bilirsin, çok komik bir heriftir, ‘Kibri saklasanız iyi olur, Çöpçü geri döndü,’ dedi ve Çöpçü birden tı Etrafına bakındı ve kendi kendine bir şeyler mırıldandı. Tam yan ruyordum galiba, ‘İhtiyar Semple’ın emeklilik çekini daha fazlası dedi. Sana bir anlam ifade ediyor
Lloyd başını iki yana sallamıştı. Çöpçü Adam’a dair h anlamlandıramıyordu zaten.
‘‘Sonra öylece çekip gitti. Bize gösterdiği şeyleri toplayıp ayı miz kendimizi kötü hissettik. Onu kırmak istememiştik. Adamları gerçekten sever. Ya da severdi. Küçük bir çocuk gibi, biliyorsun,! Lloyd başını
“Bir saat sonra kahrolası yakıt tankeri hurda demir bakır plastik fiyatları roket gibi havaya uçuverdi, parçaları toparlarken Çöpçü’nün çöl aracıyla kışla binasının yanında dur-fnuş, dürbünle bizi izlemekte olduğunu fark ettim.”
“Kanıtın bu mu?” diye sormuştu Lloyd rahatlayarak.
“Hayır. Bu kadar olsa gelip seni rahatsız etmezdim Lloyd. Ama onu görünce tankerin nasıl havaya uçtuğunu düşünmeye başladım. Yangın çıkaran fitil tıpkı bunun gibi işler için kullanılır. Vietnam’da benzer saldırılara çoğu kez rastlamıştım. Egzoz borusuna sokarlardı. Vakti dolunca kendi patlar, dolmadan biri tankeri çalıştıracak olursa boru ısınınca patlardı. Her iki şekilde de araç kaçınılmaz bir şekilde havaya uçardı. Tek uymayan nokta şuydu; garajda daima bir düzine yakıt tankeri bulunur ve bunları belli bir düzene göre kullanmayız. Bu yüzden zavallı Freddy’yi revire götürdükten sonra John Waite ile birlikte oraya geri döndük. John garajdan sorumlu olduğu için kendini yiyip bitiriyordu. Çöpçü’yü patlamadan önce orada görmüş.”
“Çöpçü Adam olduğundan emin miymiş?”
“Kolunu kaplayan yanık izleri yüzünden onu başkasıyla karıştırmak pek mümkün değil, ya sence? Neyse, o an kimse kondurmadı. Orada burada dolanıyordu. Zaten her zaman yaptığı şey bu değil mi?”
“Evet, öyle denebilir herhalde.”
“John ile diğer tankerleri kontrol etmeye başladık. Bir de ne görelim? Bütün hepsinde birer yangın fitili var! Yakıt depolarının hemen altındaki egzoz borularına yerleştirmiş. Kullanılan tankerin egzoz borusu ısınınca fitil sana bahsettiğim gibi ateşlenmiş. Diğer tankerler de infilak etmek üzereydi. İki üç tanesinden duman tütmeye başlamıştı bile. Bazıları boştu ama en az beşi, jet yakıtıyla doluydu. On dakika gecikmiş olsaydık bütün üs havaya uçacaktı.”
Tanrım, diye düşünmüştü Lloyd kasvetle. Gerçekten çok kötü. Olabileceklerin neredeyse en kötüsü.
Cari derisi su toplamış olan elini kaldırmıştı. “Bu kızgın bir fitili çıkarırken oldu. Şimdi Çöpçü’nün neden gitmesi gerektiğini anladın mı?”
“Belki biri, o küçük su dökmeye gittiği sırada fitilleri çalmıştır,” demişti Lloyd kendi de söylediğine inanmayarak.
“O dilsiz var ya. Buralardaysa bence kesin casusluk ediyoj iyi olur diye düşündüm.” Gözlerinde zalim bir pırıltı belirdi çocuğu bana silah doğrultmuştu.”
“Hangi dilsiz?”
“Şey, geri zekâlıyı görünce dilsiz de buradadır diye dy,. Aslında bizim aramızda işleri yok. Herhalde diğer taraftan
“Demek öyle düşündün?” Ş
“Evet.”
“Eh, neden bahsettiğine dair en ufak bir fikrim bile yok. Uzun^ıj dü ve yorgunum. Mantıklı bir şeyler söylemezsen gidip yatacağım
Julie oturup bacak bacak üstüne attı ve Lloyd’a, Nick Androjv
Güllen ile kendi memleketi olan Pratt, Kansas’ta karşılaşmasını
Pepto-Bismol’den (“Sadece gerzekle birazcık dalga geçeyim dej, ama sağır dilsiz herif bana tabanca doğrulttu!”) bahsetti. Gideı^ kalarmdan ateş ettiğini bile söyledi.
“Bütün bunlar ne anlama geliyor?” diye sordu Lloyd, kızanlj bitirince. “Casus” lafı ilgisini çekmiş ama geri kalanı dinlerkenai» patlamıştı.
Julie yine surat astı ve bir sigara yaktı. “Sö>7ed/m ya. Ogeriı şimdi burada. Bahse girerim casusluk yapıyordur.”
“İsmi Tom Güllen mı demiştin?”
“Evet.”
Lloyd’un zihninde belli belirsiz bir görüntü canlandı. Cullen iriyarı bir adamdı. Birkaç tahtası eksikti ama bu kaltağın abaniı< kötü değildi. Daha fazlasını hatırlamaya çalıştı fakat başaramadı hâlâ altmış ila yüz kişi Las Vegas’a akın ediyordu. Artık gelenlen mek imkânsızlaşmıştı ve Flagg nüfusun daha da büyük bir hızla a söylemişti. Vegas sakinlerinin kaydını tutmakla görevli Paul But dip şu Cullen denen adam hakkında daha fazla bilgi almayaçah “Onu tutuklayacak mısınız?” diye sordu Julie.
Lloyd, ona baktı. “Başımdan gitmezsen seni tutuklayacağı Kız, ona dik dik bakarak ayağa fırladı. Kısacık beyaz §oı larını çenesine kadar çıkıyormuş gibi gösteriyordu. “Sanaiyilü çalışanda suç!”
Mahşer
“Yaa, evet, hep aynı hikâye.”
Kalçası gururlu küçük daireler çizerek sert adımlarla uzaklaştı.
Lloyd, onu şaşkınlıkla izledi. Onun gibi kızlardan dünyada çok fazla olduğunu düşünüyordu, salgından sonra bile. Elde edilmeleri kolaydı ama sonradan çıkarabilecekleri tırnaklarına dikkat etmek gerekirdi. Çiftleşmeden sonra erkeğini yiyen örümceklerle uzaktan akraba olmalıydılar. Aradan iki ay geçmesine rağmen hâlâ o dilsiz adama kin güdüyordu. İsmi ne demişti? Andros mu?
Arka cebinden yıpranmış siyah kaplı bir defter çıkardı, parmağının ucunu diliyle ıslattı ve boş bir sayfa açtı. Bu onun hafıza defteriydi ve kendine yazdığı notlarla doluydu. İçinde Flagg’le görüşmeye gitmeden önce tıraş olmaktan morfin ve kodeini kaybetmeye başlamadan Las Vegas’taki eczanelerdeki ilaçların dökümünü yapmaya varana dek önem derecesi farklı pek çok hatırlatma notu vardı. Yakında yeni bir deftere geçmesi gerekecekti.
İlkokul öğrencilerininkini andıran iri harfli elyazısıyla notunu aldı: McA Andros veya Androtes.. dilsiz. Şehirde mi? Ve altına: Tom Cullen. Paul’e danış. Küçük defteri cebine koydu. Kara Adam, altmış kilometre kuzeydoğuda yıldızların ışığı altında uzatmalı nişanlısı Nadine Cross ile gerdeğe girmişti. Nick Andros’un bir arkadaşının Vegas’ia olduğunu öğrenmek çok ilgisini çekerdi.
Ama uyudu.
Lloyd, Julie Lavvry’yi, kinini ve sıkı küçük kıçını unutup kasvetli bir ifadeyle falına döndü. Tekrar hile yaptı ve ona söylediğinde Flagg'in Çöpçü Adam hakkında ne diyebileceğini -veya yapabileceğini- sıkıntıyla düşündü.
Tom Cullen, Julie Lavvry vatandaşlık görevi olarak gördüğü bir şeyi yaptığı için ağzına sıçıldığını düşünerek Cub Bar’dan sinirli bir şekilde ayrıldığı sırada şehrin diğer tarafında bir pencerenin önünde durmuş, dalgınca aya bakıyordu.
Vakit gelmişti.
Dönüş vaktiydi.
Bu daire, Boulder’daki evi gibi değildi. İçi mobilyalıydı ama dekore edilmemişti. Duvarlara tek bir poster bile yapıştırmamış, piyano teliyle ta-
1053
vana tek bir doldurulmuş kuş bile asmamıştı. Burası sadece yolcu^ hurda demir bakır plastik fiyatları duraktan ibaretti ve artık gitme vakti gelmişti. Mutluydu. Burad^^’*; etmişti. Burnuna sürekli adını bir türlü koyamadığı bir çürük yordu. İnsanlar çoğunlukla iyiydi, hatta bazılarını Boulder’dakiie,||'
sevmişti. Bunların arasında Angie ve Dinny de vardı. Kimse g
için onunla dalga geçmemişti. Ona bir iş vermişler, arada şaka^' hatta öğle yemeklerini değiştokuş etmişlerdi. Gördüğü kadanyijj,' der’dakilerden pek farkları olmayan iyi insanlardı ama...
Üstlerine o koku sinmişti.
Hepsi de bekliyor ve gözlüyor gibiydi. Bazen üstlerine garip(jjj sizlik çöker, hepsi aynı huzursuz edici rüyayı görüyormuşçasına camlaşırdı. Her söyleneni hiçbir açıklama istemeden veya sebebini dan yaparlardı. Sanki hepsi mutluluk maskeleri takmıştı, amamasiî. gerisindeki gerçek yüzleri, canavar yüzleriydi. Bir keresinde bunaliet bir korku filmi seyretmişti. O tür canavarlara kurt adam deniyordu,
Ay, çölün üstünde bir hayalet gibi yükselmişti.
Özgür Bölge’den Dayna’yı görmüştü. Sadece bir kez gömıii5.t^ hiçbir yerde rastlamamıştı. Başına ne gelmişti? O da casusluk nm,, yordu? Geri mi dönmüştü?
Bilmiyordu, ama korkuyordu.
Evdeki işe yaramaz renkli televizyonun karşısındaki koltukta it bir sırt çantası duruyordu. İçinde vakumlanmış jambonlar ve krala vardı. Çantayı sırtına aldı.
Gece yolculuk et, gündüz uyu.
Arkasına bir kez bile bakmadan avluya çıktı. Ay okadarpaıi gölgesi, çatlak beton zemin üstüne düşüyordu.
Gökyüzündeki hayaletimsi gümüş madeni paraya baktı.
“A-Y, ay böyle yazılır,” diye fısıldadı. ”Evet. Tom Cullenbii anlama geldiğini biliyor.”hurda demir bakır plastik fiyatları sundu..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder