bolu satılık daire ve mahşer bilgileri45

 bolu satılık daire


bolu satılık daire ve mahşer bilgileri45 bugün sizler icin en güzel yazılarımızı yazan bolu satılık daire diyorki maya çalıştı ama o çizgisiz ellerden biri aralarına girince bacaklan^ ayrılıverdi. Yukarı bakacağım, diye düşündü. Sadece aya bakacapn bir şey hissetmeyeceğim ve her şey olup bitiverecek... hemen bitea, hiçbir şey hissetmeyeceğim...
Kara Adam’ın ölüm soğukluğu içine kayınca boğazındankotk® çığlık yükseldi ve kurtulmak için çırpındı ama çırpmışlan boşnn^ ra Adam içine girdi, onu istila etti, onu yok etti ve Nadine’in soğul bacaklarından aşağı süzüldü. Kara Adam sonra tamamen, rahminel girdi. Ayın soğuk, gümüşi ışığı gözlerindeydi. Boşaldığmda gözleri) demir, erimiş pirinç gibi oldu. Nadine de onunla aynı anda çığlık^ boşaldı. İnanılmaz bir zevk, aynı zamanda korkunç bir dehşet his sardı, demir ve pirinç kapılardan geçerek delilik diyarına girdi, çı| doğru itildi, Kara Adam’ın kahkahasıyla bir yaprak gibi deliliğe uç yüzünün eriyip yok oluşunu, bir iblisin sarkık yüzüne dönüşmesin İblisin lambalar gibi parlak san gözleri asla tasavvur edilemez biı neme açılan pencereler gibiydi ve o korkunç neşe pırıltıları hi deydi. Binlerce kasvetli gecede kasabaların çarpık sokaklarını olan gözler ışıldıyor, parıldıyordu. İçine tekrar girdi... ve tekrar,,, tekrar. Sanki enerjisi hiç tükenmiyordu. Soğuktu. Buz gibiydi. Ve İnsanlıktan, dünyadan daha yaşlı. Tohumları ve tüyler ürperticil defalarca içini doldurdu. Toprak. Işık. Boşalma. Tekrar boşt rüzgârı bedeninden kopan son çığlığı gecenin en ücra yerlerine silahın sahiplerinin kendilerini almasını beklediği yerlere tş kafası tüvlü. dili çatallıydı. Ölü nefesi Nadine’in suratını yalıyo
Bir başka tavşan yakalamış, korkuyla titreyen küçük yaratığın boynunu çıplak elleriyle kırıvermişti. Eski kamp ateşinin kalıntıları üstüne yenisini yakmıştı. Tavşan etrafa mis gibi kokular yayarak pişiyordu. Bu Icez kurtlar yoktu. Bu gece yaklaşmamışlar, iyi de yapmışlardı. Ne de olsa bu düğün gecesi, ateşin diğer yanında olduğu yerde yığılıp oturmuş, duygusuz ve şaşkın şey de çiçeği burnunda geliniydi.
Eğilip kadının elini tuttu ve kucağından kaldırdı. Bıraktığında eli aynı yerde, ağız hizasında kalakaldı. Kara Adam bu durumu bir süre inceledikten sonra kadının elini tekrar kucağına indirdi. Parmakları ölmekle olan yılanlar gibi kıvrılmaya başladı. Kara Adam iki parmağını kadının gözlerine sokar gibi yaptı ama o, gözlerini kırpmadı bile. Boş boş bakmaya devam etti.
Flagg’in kafası karışmıştı.
Ona ne yapmıştı böyle?
Hatırlayamıyordu.
Gerçi bir önemi de yoktu. Kadın hamileydi. Aynı zamanda katato-nikse ne fark ederdi? Mükemmel bir kuluçka makinesiydi. Karnında oğlunu büyütecek, günü geldiğinde doğuracak ve hizmetini sunduktan sonra ölecekti. Ne de olsa yegâne varoluş amacı buydu.
Tavşan pişmişti. Eti ikiye böldü. Kadının payım bir bebeğe mama hazırlar gibi minik parçalara ayırdı. Sonra onu lokma lokma beslemeye başladı. Lokmalardan birkaçı yarı çiğnenmiş halde kucağına düşse de etin çoğunu yedi. Bu gidişle bir bakıcı gerekecekti. Jenny Engstrom’a bu görevi verebilirdi.
“Aferin hayatım,” dedi yumuşak bir sesle.
Nadine boş gözlerle aya bakmaya devam etti. Flagg, ona şefkatle gülümsedi ve düğün yemeğini yedi.
İyi seks onu hep acıktırırdı.
Flagg sabaha karşı kafası karışmış ve korkmuş bir şekilde uyanıp döşekte oturdu... bir hayvanın içgüdüsel korkusuna benziyordu bu, takip edildiğini hisseden yırtıcı bir hayvanın.
Bir rüya mıydı? Yoksa bir önsezi mi?
Korkuyla bu düşünceyi anlamlandırmaya çalıştı. Yapatna^j büyü gibi varlığını sürdürmeye devam etti. '
Yaklaştılar.
Kim? Kim yaklaştı?
Gece rüzgârı ona bir koku getiriyormuş gibi esti. Biri geliyor. Biri gidiyor.
O uyurken biri yakınından geçmişti. Doğuya giden biri. Gi
yen üçüncü casus muydu? Bilmiyordu. Dolunay gecesiydi. Üçüncü^
mıydı? Bu düşünce üzerine paniğe kapıldı.
Evet, ama gelen kim?
Nadine’e baktı. Aylar sonra kendi karnında da oluşacak cenine yonunu almış, uyuyordu.
Aylar sonra mı gerçekten?
Kontrolün elinden kaçtığı hissi yine baş gösterdi. Ogecedahafe uyuyamayacağını bilerek tekrar uzandı. Ama uyudu. Ertesi sabah Vtf doğru direksiyon sallarken yine gülümsüyordu ve gece hissettiğin neredeyse unutmuştu. Karnına tohum atılmış büyük bir oyuncakbd andıran Nadine yolcu koltuğunda uysalca oturuyordu.
Grand’e gitti ve o uyurken neler olduğunu öğrendi. Gözktiuıicl tiyatlı ve sorgulayan bakışları görünce korkunun o hafif güve kanallj içine tekrar dokunduğunu hissetti.
66. BOLÜM
Lioyd Henreid, Nadine Cross’un belki de çok önce görmüşoln reken bazı gerçekleri kavramaya başladığı sırada CubBar’dac iskambil falı bakıyor ve hile yapıyordu. Sinirleri bozuktu. 0 gün Springs’te bir yangın çıkmış, bir kişi ölmüş, üç kişi yaral! Yaralılardan birinin durumu ağırdı, kurtulamayacak gibiydi. Ve| tür ağır yanıkları tedavi edebilecek kimse yoktu.
Haberi Cari Hough getirmişti. Cinleri tepesindeydi ve hatife alınacak bir adam değildi. Salgından önce Ozark Havayollan’nda pilotluk yapan eski bir denizciydi ve istese bir eliyle içkisini hazırlarken diğer eliyle Lioyd’u ikiye bölebilirdi. Dediğine göre Cari uzun süren ve dalgalı bir seyir gösteren kariyeri boyunca birkaç kişi öldürmüştü ve Lloyd, ona inanıyordu. Carl’dan fiziksel olarak korkuyor değildi; adam çok iri ve dişli biriydi ama batıdaki herkes gibi Yürüyen Adam’dan çekiniyordu ve Lloyd’un boynunda onun tılsımı vardı. Ama Cari pilotlardan biriydi, bu yüzden konuya diplomatik yaklaşmak gerekiyordu. Gariptir ki Lloyd başarılı hurda demir bakır plastik fiyatları bir diplomattı. Referansı basit ama olağanüstüydü; Poke Freeman adında bir kaçıkla haftalar boyunca yaşamış ve hayatta kalmayı başarmıştı.
Ayrıca aylardır Flagg’in yanındaydı ve hâlâ nefes alıp verebiliyordu, üstelik aklı başındaydı.
Cari 12 Eylül günü saat iki civarında, kolunun altında motosiklet kaskıyla gelmişti. Sol yanağında çirkin bir yanık vardı, bir elinin derisi su toplamıştı. Bir yangın çıkmıştı. Kötüydü, ama yine de ucuz atlattıkları söylenebilirdi. Bir yakıt tankeri infilak etmiş, bütün pist yanan petrolle kaplanmıştı.
“Pekâlâ,” demişti Lloyd. “Esas adama haber veririm. Yaralılar revirde mi?”
“Evet, revirdeler. Ama Freddy Campanari’nin sabaha sağ çıkacağım sanmıyorum. Geriye iki pilot kalıyor, Andy ve ben. Ona bunu da söyle. Ayrıca söylemeni istediğim başka bir şey daha var. O, Çöpçü Adam denen herifin gitmesini istiyorum. O varsa ben yokum.”
Lloyd, Cari Hough’a bakmıştı. “Öyle mi?”
“Kesinlikle!”
“Sana şu kadarını söyleyeyim Cari. Mesajını Flagg’e iletemem. Ona emir vereceksen buyur kendin yap.”
Cari aniden biraz korkmuş ve şaşkın görünmüştü. Korku onun gibi bir adamın üstünde eğreti duruyordu. “Haklısın. Çok yorgunum, sadece bu Lloyd. Ve yangın hepimizi kötü etkiledi. Yüzüm fena yandı. Acısını senden çıkarmak istememiştim.”
“Önemli değil dostum. Ben bunun için buradayım.” Bazen olmamayı diliyordu. Başı ağrımaya başlamıştı bile.
1047
“Ama gitmesi gerek,” elemişti Cari. “Ona söylemem gereci rim. O siyah taşlardan Çöpçü’de de var, biliyorum. Herha[^''>ii Adam’ın gözdelerinden biri. Ama dinle.” Cari oturup kaskım sasının üstüne koydu. “Yangının sorumlusu Çöpçü. Esas adamış rinden biri pilotları ateşe vermeye kalkarsa uçakları nasıl
Gelip geçmekte olan birkaç kişi Lloyd ve Carl’ın oturduğa huzursuzca bakmıştı. “Sesini alçalt Cari.”
“Tamam. Ama sorunu anladın, değil mi?”
“Çöpçü’nün yaptığından kesinlikle emin misin?”
“Bak şimdi,” demişti Cari hafifçe öne eğilerek. “Garajdaydı | bir süre orada kaldı. Onu sadece ben değil herkes gördü.”
“Çölde bir yerlere gittiğini sanıyordum. Aramak için...” “Eh, geri dönmüş işte. Götürdüğü çöl aracına bir sürü şey d(j|j getirmiş. Nereden bulduğunu Tanrı bilir, benim bilmediğim kesini kahve molasında herkesi esir aldı. Nasıl olduğunu biliyorsun. Çot için şekerleme neyse onun için silahlar o.”bolu satılık daire sundu..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder